Merhaba arkadaşlar, bu makalede çok tartışılan ve cevabı kişilere göre değişim gösteren bir konuyu paylaşıyorum.Fotoğraflarımı hangi formatla çekmeliyim Raw mı, Jpeg mi?
Günümüzde teknolojinin büyük bir hızla gelişimi buna bağlı olarak arşiv ve saklama olanaklarının da gelişimine neden oldu. Bir amatörün bile günde yüzlerce fotoğraf çektiğini göz önüne alırsak eğer, arşivin ne denli önemli olduğunu görebiliyoruz. Arşiv ve saklama olanaklarını bir sonra ki yazımda ele almak istiyorum. Şimdi asıl konuya dönelim.
Kimler arşiv yapmalıdır sorusu, burada gündeme geliyor. Her evde bir albüm vardır. Hani şu babamızın aldığı; içine özenle evlilik fotoğrafları, sizin doğum günü fotoğraflarınız, arkanızdan kuzeninizin kulak yaptığı fotoğraflar olan… Naftalin kokululardan. Bu da bir arşiv yöntemidir. Babanızın bu fotoğrafların ne hamıyla ne de negatifiyle o dönemlerde uğraşacak teknolojisi yoktu. Bu yüzden bir çok fotoğrafınız zamanla bozulmaya başlayacaktır. Elbette kurtarma yöntemleri vardır, ama nereye kadar! Ya dijital arşivlerimiz, onlar ne olacaklar?
Fotoğraflarımızı nasıl saklamalıyız
Hiç düşündünüz mü çektiğiniz tüm fotoğrafların bir ömrü olduğunu, evet yanlış okumadınız. Analog fotoğrafçılık (35mm Film) buna bir çözüm bulmuştu. Filmler özel dolaplarda saklanıyor, sürekli kopyası çıkartılıyor, özel işlemlerden geçiriliyordu. Biz nesil olarak biraz daha şanslıyız, çünkü bizim üzerine toz gelip yapışacak ya da bozulacak fotoğraf negatiflerimiz olmayacak.
Peki bu kadar şanslıysak korkmamız gereken konu nedir? Elbette saklama formatları.
Size iki formattan bahsetmek istiyorum. Birincisi JPEG bilinen ilk formatlardan birisi olması açısından cep telefonlarından, bilgisayarlara, fotoğraf makinelerinin tümünden, kullandığımız navigasyonlara kadar her şeyde bu format kullanılmıştır. Evrensel formatta diyebiliriz.
İkincisi ise RAW; RAW ,NEF (Nikon Elektronik Format) fotoğraf makinesi üreticisine göre değişebilir. Bilinen tüm sıkıştırma formatlarını bir kenara itmiştir. Hatta bir süredir popüler olan TİF formatını bile tahtından indirmiştir. Öyle ki 50 MB olan bir TİF dosyası RAW ile birlikte yaklaşık %20 lere kadar küçülmüş neredeyse 8 MB civarına inmiştir. Avantajları ise sayılamayacak kadar fazladır.
Altta her iki dosya formatı hakkında teknik bilgilere değinmek istedim. Aşırı teknik detaylardan arındırılmış ve oldukça işinize yarayacağına eminim.
RAW, dijital fotoğraf makinelerinde filmin karşılığı olan sensör üzerine düşen görüntü dijital işlemci tarafından sayısal verilere dönüştürülüp fotoğraf haline getirilir. Çekim sırasında belli işlemlerden geçen ham görüntü genelde JPEG bazen de TIFF formatına dönüştürülür.
İşte bu değişikliklerin yapılmadan sensörden gelen sayısal verilerin doğrudan belleğe yazılmasıyla oluşan özel formata RAW adı verilmiştir.
RAW dosyaları sensörden gelen ham bilgileri içerdiğinden yaygın olarak tercih edilen fotoğraf formatı JPEG ten çok daha fazla yer kaplarlar. 6 Megapiksel bir fotoğraf makinesi için bu rakam 5-6 Megabyte’a ulaşabilir. Her marka ve modelin kendine has algoritma yöntemleri olduğundan farklı dijital fotoğraf makinelerinin ürettiği RAW dosyaları farklı boyutlarda olur.
Yukarıda Wikipedia dan alıntı yaparak tanıttığım RAW formatı dijital çağda fotoğrafla uğraşan fotoğrafçıların negatifidir diyebiliriz.
RAW ve JPEG formatın arasındaki farkı gördüğünüzde, sizde bir daha ki sefere deklanşöre basışınızda; JPEG fotoğraf çekerek arşivinize ne kadar büyük bir haksızlık ettiğinizi fark edeceksiniz.
Birde JPEG formatını inceleyelim:
JPEG standardı sadece görüntünün nasıl kodlanacağını tanımlar, görüntünün herhangi bir saklama ortamında depolanma biçimini belirtmez. JPEG olarak bildiğimiz dosya biçimi, Independent JPEG Group adlı başka bir grubun JFIF (JPEG File Interchange Format – JPEG Dosya Alışveriş Biçimi) adlı standardı tarafından tanımlanmıştır.
PEG, ayarlanabilir kayıplı sıkıştırma kullanır, dolayısıyla JPEG verisinden okunan görüntü ile veriyi yaratmak için kullanılan görüntü aynı değildir. Ancak, kayıplar insan görme sisteminin daha az önem verdiği detaylarda gerçekleştiği için çoğu zaman farkedilmez.
Sıkıştırma oranı arttıkça görsel detayda azalma görülür. Oranın artmasıyla keskin hatların etrafında dalgalanmalar ve detay kaybı, yüksek sıkıştırma oranlarında da bloklaşma belirgin hale gelir. JPEG görüntülerin çeşitli dönüşümler geçirmesi (ör. ölçeklenme) sıkıştırma yan etkilerini daha belirgin hale getirebilir.
JPEG kodlanmış görüntüde yüksek frekans bileşenleri görüntü detay bilgisinin önemli bir kısmını içerir. Sıkıştırma oranı yükseldikçe yüksek frekans bileşenlerinin daha fazlası kaybedilir. En yüksek sıkıştırma oranlarında ise sadece en düşük frekans bileşeni sıfırdan farklıdır, bu nedenle görüntü bloklar halinde görünür.
Evet işte JPEG formatıda okudunuz bunları ben söylemiyorum bizzat formatı bulan firma söylüyor, Wikipedia da bu şekilde tanımlıyor.
JPEG formatında çekilen fotoğraflar sıkıştırılmış oldukları için piksellerde kayıplar meydana gelerek detayları azaltır, ton geçişleri bozulur, fotoğraftaki derinlik ve renk zenginliği kaybolur.
Bir örneklemede ben yapayım RAW formatlı bir fotoğraf 14 bit ve sıkıştırılmamış veriyi negatif fotoğrafta olduğu gibi orijinal ve her türlü düzenlemeye hazır olarak saklarken, JPEG formatlı fotoğraf ise sıkıştırılmış ve kayba uğramış olarak 8 bit olarak saklıyor. Dijital düzenleme programları ile her açtığınızda kimileri aksini iddia etsede Fotoğrafınızı veri kaybına uğratarak yok oluşuna adım adım yaklaşıyorsunuz.
Şimdi kararı siz verin RAW mı? JPEG mi?
Bir tarafta yıllarca soğuk hava depolarında saklanmış gibi sapa sağlam duran fotoğraf formatı RAW, diğer tarafta sanki kağıda basılmış ve negatifi çöpe atılmış bir fotoğraf formatı olan JPEG . Karar sizin!
Büyük fotoğraf ustası Ara GÜLER’ in sık sık tekrar ettiği gibi;
- 80 bin diam var evde kutularında basılmayı bekleyen, ölmeden bir gün önce hepsini yakmak lazım, kiloyla satarlar yoksa ulan! Sözlerini sizde sarf etmek istemiyorsanız bu söylediklerime kulak vermenizde fayda var.
JPEG formatta elbette bir tercihtir, sonuçta fotoğrafı çekecek ve onu bastıracak olan sizsiniz. Amacınız bir web sitesinde yayımlamak veya arkadaşlarınızla paylaşmak ise elbette bu kararınızdan sizi döndüremem.
Birde zorunluluktan JPEG format seçenler vardır ki, onları aslında makineleriyle nerede görürseniz tanırsınız. Tavsiyem, olabilecek en yüksek piksellerde çekim yapmanızdır. Bu size RAW ‘ın kalitesiz bir kopyasını sağlar, ancak söylediğim gibi; asla hiçbir fotoğraf formatı RAW formatın yanından bile geçemez.
Deklanşöre basarken bir kez daha düşünün!
Raw’ mı?
Jpg’ mi?
Bu Yazı www.fotokadraj.net Okurları İçin yazılmıştır.Ferit Solak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder